Şahmeran Efsanesi
Şahmeran, Anadolu halk kültüründe yarı kadın yarı yılan olarak tasvir edilen mistik bir varlıktır. İsmi Farsça “şah” (kral) ve “mar” (yılan) kelimelerinin birleşiminden gelir, yani “Yılanların Kraliçesi” anlamına gelir. Efsanenin en bilinen anlatımı Tarsus ve çevresine aittir.
Bir zamanlar Mardin veya Tarsus civarında, Cemşab adında genç bir delikanlı yaşarmış. Cemşab, köyün kuyusuna inen, balık ve su işlerini yapan bir gençmiş. Bir gün su çekmek için girdiği kuyunun derinliklerinde yeraltı dünyasına ulaşır. Burada Şahmeran’ı görür. Şahmeran yarı kadındır, baştan aşağı yılan formundadır ama yüzü insan gibi güzeldir ve bilgeliği sonsuzdur.
Şahmeran, Cemşab’ı misafir eder ve ona yeraltı dünyasının sırlarını, tıbbî bilgilerini, bitkilerin şifa gücünü öğretir. Cemşab burada uzun süre yaşar ve Şahmeran’a karşı derin bir bağlılık geliştirir. Zamanla dünyaya geri dönmek ister ama Şahmeran ona uyarıda bulunur:
“Beni kimseye söyleme; ama bir gün insanlık seni çağırırsa, doğru ve adaletli şekilde hareket et.”
Günlerden bir gün, Şahmeran’ın bilgisine ihtiyaç duyan bir kral veya padişah hastalanır. Köylüler Cemşab’ı çağırır. Cemşab, Şahmeran’a ihanet etmek zorunda kalır: Şahmeran’ın etini ve suyunu kullanarak kralı iyileştirir. Bu olaydan sonra Şahmeran ölüme mahkum olur; ancak Şahmeran’ın öğrettiği şifa ve bilgi, insanlık için kalır.
Hikayenin farklı versiyonlarında Şahmeran’ın ölümü ve Cemşab’ın dönüşü değişir; bazı anlatılarda Cemşab Şahmeran’ı suda boğmadan sadece bilginin dünyaya yayılmasını sağlar. Ama ortak tema şudur: bilgelik, şifa, merak ve insanlığın sınavı.
Şahmeran efsanesi, yalnızca bir masal değil; Anadolu kültüründe kadim bilgeliğin, şifanın ve doğa ile insan arasındaki dengelerin sembolüdür. Yüzyıllar boyunca halk hikâyelerinde, taş işlerinde ve el sanatlarında yaşamaya devam etmiştir.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder