1 Eylül 2025 Pazartesi


Henüz Tanışmadık, bana bir yandan geçmişle yüzleşmenin acısını, bir yandan da umut etmenin iyileştirici gücünü hissettiren bir roman oldu. Kayra’nın hikâyesinde; terk edilmişliğin yarattığı boşluğu, baba figürüne duyulan özlemi ve hesaplaşma isteğini derinden hissettim. Aslında bu sadece Kayra’nın değil, ailesinde yara almış herkesin hikâyesiydi.

Okurken en çok şunu düşündüm: İnsan geçmişinden kaçtıkça aslında daha çok içine hapsoluyor. Kayra, babasının karşısına çıktığında hesap sormak isterken, aslında kendiyle de hesaplaşıyor. O kırgınlıkların, suskunlukların, saklanan sırların ağırlığı satır aralarında öyle hissediliyor ki, zaman zaman kendi hayatımdan kesitler buldum.

Ege’nin o dingin atmosferi ise bu ağır duyguları yumuşatıyor. Denizin, doğanın ve küçük bir kasabanın dinginliği; iç hesaplaşmalarla dolu hikâyeye hem nefes aldırıyor hem de umudu hatırlatıyor. Özellikle “her şey için çok geç” dediğimiz anlarda bile hayatın yeni başlangıçlara kapı açabileceğini göstermesi bence kitabın en güçlü yanı.

Sonunda şunu anladım: Henüz Tanışmadık sadece bir baba-kız yüzleşmesi değil, insanın kendi yaralarıyla tanışma hikâyesi. Ve belki de çoğumuzun henüz tanışmadığı yanımız, en çok ihtiyacımız olan şey…

Bazı bölümlerde, karakter odaklı anlatım ve gizemin açığa çıkışı biraz öngörülebilir olsa da, sürükleyici anlatım dilinin ve duygusal yoğunluğun etkisiyle bu tür dramaturjik tercihler kolayca tolere edilebiliyor.

Genel olarak, roman samimi bir dille yazılmış; yeniden doğuş, aile bağları ve sırlara dayalı dramatik yüzleşmeler temalarını güçlü şekilde işliyor. Sonuna kadar okuyucuyu merakta tutarken, aynı zamanda duygusal bir tat bırakıyor.


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder