20 Haziran 2025 Cuma

                                          


                                                      HANGİMİZ DAHA DERİN

Bir gün dağla deniz karşılaşmış.

“Sen çok derinsin,” demiş dağ, “ama ben gökyüzüne daha yakınım.”
Deniz gülmüş, dalgalarıyla kıyıyı okşamış:
“Sen rüzgârla konuşursun, ben yıldızlarla yıkanırım. Hangimiz daha yakınız hayata sence?”

İşte böyle başlar kafamın içindeki tartışma. Sabah kahvemi içerken bile “Deniz mi daha bilgedir, yoksa dağ mı daha sabırlı?” gibi sorular döner durur zihnimde. Cevap yok. Belki de cevap olmaması en güzel cevaptır. Çünkü bazı sorular sorulmak için vardır; cevaplandıklarında değil, düşündürdüklerinde büyürler.

Deniz, bana hep bir çocuk gibi gelir. Kıpır kıpır, oyuncu. Dalgalarıyla şakalaşır, bazen hırçınlaşıp surat asar ama sonra gönlünü alırsın bir midye kabuğuyla. Kıyıya bıraktığı her iz, geçmişe ait bir gülümsemeyi andırır. Kumun içine gömdüğümüz hayaller, çocukluğumuzun parmak izleri gibi kalır orada.

Dağ ise yaşlı bir dede gibi. Sessiz, dimdik ve biraz aksi. Ona yaklaştıkça kendi sesin kısılır. Belki de o yüzden insanlar dağa çıkınca daha çok susar, denize gidince daha çok şarkı söyler. Çünkü dağ seni dinler, deniz seni konuşturur. Ve bazen, birinin seni dinlemesine değil, sadece konuşabilmeye ihtiyacın vardır.

Peki biz hangisine benziyoruz? İnsan doğası gereği hem inişli çıkışlı değil mi? Sabah kalkar kalkmaz Everest gibi kararlıyken, öğleden sonra okyanus gibi karışık olabiliriz. Sabah motive kalkıp “Bugün kendimi geliştiriyorum!” derken, akşam “Bir dizi daha izleyip yatayım ya” diye kendimizi sulara bırakmamız… Belki de içimizde hem denizin derinlikleri hem dağın dorukları var. Hangisi baskın çıkarsa o günün karakteri belli oluyor. Ve belki de en büyük mesele, bu ikisinin aynı bedende birbiriyle kavga etmeden yaşamasını öğrenmek.
Hayat da böyle değil mi zaten? Bazen yükselmeye çalışırsın, bazen sadece yüzeyde kalmak istersin. Ve bazen, dondurmanın erimemesi için gölgede oturmak tüm hayat planlarından daha anlamlı gelir. Çünkü kabul edelim: Deniz kıyısında dondurma yemek varken, dağ başında çorap giymek zorunda kalıyorsun. Yani hayat her zaman felsefe değil, biraz da pratik. Hangi manzara daha çok şey düşündürürse düşünsün, hangisinde Wi-Fi çekiyorsa orayı seviyoruz biraz da, değil mi?

Bir yanda doğanın sarsılmaz sabrı, diğer yanda dalga dalga gelen değişkenlik. Bir taraf seni kendinle baş başa bırakır, öteki seni kendinden alır. Dağın zirvesine çıkmak emek ister, ama oradan bakınca her şey küçülür. Deniz kenarında oturmaksa emek istemez, ama içine dalınca büyüklüğün farkına varırsın. Hangisi seni daha çok değiştirir? Belki de asıl soru bu.

Ve işin en ilginç tarafı şu: Dağ da deniz de seni sana bırakır. Ne yargılar, ne yönlendirir. Sadece oradadırlar. Tıpkı bazı insanlar gibi. Varlıklarıyla konuşur, yokluklarıyla öğretirler. Onlara ne yüklersen, onu geri yansıtırlar.

Şimdi sana soruyorum:
Bir gün iki tatil hakkın olsa, biri dağ evinde sessizliğe çekilmek, diğeri deniz kıyısında salıncakta sallanmak… Hangisini seçerdin?
Ve seçtiğin şeyi gerçekten istediğin için mi seçerdin, yoksa kaçtığın için mi?
Kimin sesine daha çok ihtiyacın var şu an: İçindeki suskun dağın mı, yoksa coşkulu denizin mi?

Cevap vermek zorunda değilsin. Ama biraz düşün istersen. Hem dağ hem deniz bekliyor seni.
Birisi yukarıdan bakıyor, diğeri içine alıyor. Ama ikisi de sana aynı şeyi anlatıyor:
“Hangimiz daha deriniz, ya da hanginize daha yakınsın?”

19 Haziran 2025 Perşembe


Christian Langland, Jervaulx Dükü, toplumun gözünde kibirli, başına buyruk ve züppe bir aristokrattır. Fakat bir gün ani bir felç geçirir; konuşma, yazma ve iletişim becerilerini kaybeder. Dış dünya onu delirmiş gibi görür, bu nedenle akıl hastanesine kapatılır.

Maddy Timms, Quaker mezhebine mensup, inançlı ve sessiz bir kadındır. Matematik bilgisi sayesinde Dük’ün eski bir arkadaşıyla çalışır ve bu vesileyle Christian’la karşılaşır. Onu hastanede tanıyıp yardım etmeye karar verir.

Kitap boyunca, Maddy'nin dini inançları ile Dük’e olan sevgisi arasında yaşadığı çatışma, Dük’ün kendi iç dünyasında verdiği mücadeleyle harmanlanır. İkisi de hem kendilerini hem birbirlerini iyileştirmeye başlar.

“Fırtına Çiçekleri”, sıradan bir tarihi aşk romanı değil. Laura Kinsale’ın kalemi, karakterlerin ruh hallerini o kadar iyi yansıtıyor ki, bazen Christian’ın çaresizliğini okurken boğazım düğümlendi.

Özellikle Christian’in dili kullanamıyor oluşu, aşkı “sözcüksüz” yaşamaya zorlaması… Bu detay, aşkın kelimelere değil, ruha ait olduğunu gösteriyor. Maddy ise bambaşka bir karakter: inançlı ama sorgulayan, cesur ama korkuları olan bir kadın. Onun dönüşümü de en az Christian kadar etkileyici.

Ancak roman her zaman kolay okunmuyor. Bazı bölümlerde Maddy’nin inançsal sorgulamaları ve dini tartışmalar ağır gelebilir. Buna rağmen duygusal derinlik arayanlar için etkileyici bir roman.



 

17 Haziran 2025 Salı

Kusursuz Yabancı (Perfect Stranger) 2007 Film Fragmanı 1080p


🎬 Film Özeti

New York’ta çalışan soruşturmacı gazeteci Rowena Price (Halle Berry), çocukluk arkadaşı Grace’in gizemli ölümünü araştırıyor. Grace’in ölüm sebebi “zengin reklamcı” Harrison Hill (Bruce Willis) olabilir. Gizli e-postalarını ve bilgileri kullanarak Hill’e ulaşmaya çalışıyor. İnternette “Veronica” kimliğiyle onunla flört ediyor; ardından temp pozisyonuyla firma içine girmeyi başarıyor. Ancak olaylar beklenmedik şekilde karışıyor: suçlanan Hill tutuklanıyor. Fakat en büyük şaşkınlık, yardımcısı ve bilgisayar uzmanı Miles (Giovanni Ribisi) tarafından gerçekleştirilen büyük “twist”le geliyor — gerçek katil Rowena’dır. Çocukluk travmalarını ve annesinin babasını öldürmesini öğretici olarak kullanan Rowena, planlı bir şekilde cinayeti örterek her şeyi kendi lehine çevirir 


Eğer Halle Berry'nin hâlâ meraklısıysanız ve “internet çağı gerilimleri” ilginizi çekiyorsa, film izlenebilir. Ancak, sağlam bir kurgu, tutarlı izleyici ilgisi veya yoğun gerilim beklentiniz varsa, büyük bir hayal kırıklığına yol açabilir.

16 Haziran 2025 Pazartesi


Penelope Featherington, çocukluğundan beri Colin Bridgerton’a âşıktır. O, neşeli ve yakışıklı bir centilmen; Penelope ise toplum tarafından "sessiz, sade, fazla kilolu" olarak nitelendirilen, dikkat çekmeyen bir genç kadındır. Ancak Penelope’nin iç dünyası bambaşkadır: Zeki, duyarlı ve gözlem yeteneği yüksek biridir.

Colin yıllar süren seyahatlerden sonra Londra’ya döndüğünde Penelope’yi farklı bir gözle görmeye başlar. Artık o, sadece en yakın arkadaşı Eloise’in en iyi arkadaşı değil, kendi başına bir kadın olarak dikkatini çeken biri hâline gelir.

Fakat Colin’in sakladığı bir sır vardır. O da yazarlık yapmaktadır ama bu yönünü kimseyle paylaşmamıştır. Penelope’nin de sakladığı büyük bir sırrı vardır: Londra sosyetesini sarsan dedikodu köşesi yazarı Lady Whistledown, aslında Penelope’dir!

Bu iki sır açığa çıkınca, ikisinin de birbirine dair bildikleri altüst olur. Colin, yıllardır uzaktan sevilmiş olmanın ve Penelope’nin bu kadar derin biri olduğunun farkına varır. Aralarında gerçek bir aşk gelişirken, toplum baskısı, aile beklentileri ve geçmişin gölgeleri de bu aşkı sınar.

Bu kitap, “arkadaşının ağabeyine duyulan aşk” temasını çok güzel ve sıcak bir şekilde işliyor. Penelope’nin yıllar süren sessiz aşkı, sabrı ve içsel dönüşümü çok etkileyici. Colin’in ise içsel yolculuğu, olgunlaşma süreci oldukça tatmin edici bir şekilde işlenmiş.

En güzel yanlarından bazıları:

  • Penelope’nin görünmezlikten güçlü bir kadına dönüşümü

  • Aşkın yalnızca fiziksel değil, zihinsel ve duygusal bağlarla da oluştuğunun vurgulanması

  • Lady Whistledown kimliğiyle ilgili sürükleyici gizem

Julia Quinn bu kitapta hem romantizmi hem mizahı hem de duygusal derinliği çok iyi harmanlamış.


 

12 Haziran 2025 Perşembe


Adam Fawer’ın Olasılıksız romanı, sıradan bir insanın, yani David Caine’in, çok sıradışı bir güce kavuşmasıyla başlıyor. Caine epilepsi hastası ve hayatı da oldukça dağınık: borçlar, akademik sorunlar, özel hayat karmaşası… Derken, bir deney sonucunda geleceği olasılıklara göre hesaplama yeteneği kazanıyor. Burada olay bilim kurgu olmaktan çıkıp, kader, seçimler ve bilinçli kararlar üzerine felsefi bir yolculuğa dönüşüyor.

Benim için kitabın en etkileyici tarafı, "Her şeyin bir olasılığı var mı?" sorusunu sürekli aklıma getirmesiydi. Bir trafik kazası, tanıştığın bir insan ya da attığın adım... Tüm bunların hesaplanabilir olması, insana hem güç hem de korku veriyor.

Adam Fawer’ın Olasılıksız romanı, sıradan bir insanın, yani David Caine’in, çok sıradışı bir güce kavuşmasıyla başlıyor. Caine epilepsi hastası ve hayatı da oldukça dağınık: borçlar, akademik sorunlar, özel hayat karmaşası… Derken, bir deney sonucunda geleceği olasılıklara göre hesaplama yeteneği kazanıyor. Burada olay bilim kurgu olmaktan çıkıp, kader, seçimler ve bilinçli kararlar üzerine felsefi bir yolculuğa dönüşüyor.

Benim için kitabın en etkileyici tarafı, "Her şeyin bir olasılığı var mı?" sorusunu sürekli aklıma getirmesiydi. Bir trafik kazası, tanıştığın bir insan ya da attığın adım... Tüm bunların hesaplanabilir olması, insana hem güç hem de korku veriyor.

"Olasılıksız", sadece bir roman değil, aynı zamanda bir düşünce deneyi. Bir kararın seni nerelere götüreceğini görmek istiyorsan, bu kitabı kesinlikle okumalısın.

 

10 Haziran 2025 Salı

Luther: Batan Güneş | Resmi Fragman | Netflix



Luther: Batan Güneş", ünlü dedektif John Luther'ın karanlık ve tehlikelerle dolu dünyasında geçen bir suç-gerilim filmi. Filmde Luther, zeki ve acımasız bir katilin peşindedir. Bu cinayet soruşturması, Luther’ın hem suçlularla dolu dış dünyasında adalet arayışını hem de kendi içsel çatışmalarını ve geçmişinden gelen travmalarla yüzleşmesini konu alır. Film, Luther’ın kişisel hayatındaki karmaşalar ve profesyonel mücadelelerini iç içe geçirerek, karakterin derinliklerini ve kırılgan yanlarını gözler önüne serer.

"Luther: Batan Güneş", serinin önceki bölümlerindeki karanlık atmosferi ve yoğun psikolojik gerilimi başarıyla devam ettiriyor. Idris Elba’nın Luther performansı, karakterin içsel mücadeleleri ile dış dünyadaki acımasızlık arasında mükemmel bir denge kuruyor. Film, sadece bir suç filmi olmanın ötesinde, adalet, intikam ve insan doğasının karmaşıklığı üzerine düşündürüyor.

Özellikle Luther’ın geçmişiyle yüzleşmesi ve kişisel hayatındaki karmaşaların hikayeye derinlik katması, filmi sıradan bir polisiye olmaktan çıkarıp daha anlamlı kılıyor. Görsel açıdan karanlık ve yoğun atmosfer, hikayenin dramatik yapısını desteklerken, tempolu ve sürükleyici bir anlatım izleyiciyi son ana kadar ekranda tutuyor.

Ancak bazı izleyiciler için karmaşık hikaye örgüsü ve ağır dramatik tonlar biraz yorucu olabilir. Yine de, polisiye ve psikolojik gerilim sevenler için "Luther: Batan Güneş" güçlü bir devam filmi olarak önerilir.

5 Haziran 2025 Perşembe

TYLER PERRY' DEN A FALL FROM GRACE : Altyazılı Fragman



Tyler Perry'nin yazıp yönettiği ve başrollerinde Crystal Fox, Phylicia Rashad ve Bresha Webb'in yer aldığı A Fall from Grace, Virginia'da yaşayan Grace Waters'ın dramatik hikâyesini anlatıyor. Eski eşinin ihaneti sonrası duygusal olarak yıpranan Grace, genç ve çekici bir adam olan Shannon ile tanışır ve kısa sürede evlenir. Ancak bu evlilik, Grace'in hayatını altüst eder. Shannon, Grace'in güvenini kötüye kullanarak onu maddi ve manevi olarak sömürür. Bir tartışma sırasında Grace, Shannon'ı öldürdüğünü itiraf eder. Ancak cesedin bulunamaması ve olayın ardındaki gizemler, genç avukat Jasmine Bryant'ın dikkatini çeker. Jasmine, Grace'in suçsuz olabileceğini düşünerek derinlemesine bir araştırma başlatır ve olayın ardındaki karanlık sırları ortaya çıkarmaya çalışır

A Fall from Grace, sürükleyici bir başlangıç yapıyor ve izleyiciyi merak içinde bırakıyor. Ancak film ilerledikçe bazı mantık hataları ve senaryo boşlukları dikkat çekiyor. Özellikle bazı karakterlerin davranışları ve olayların gelişimi, izleyicide soru işaretleri oluşturabilir. Buna rağmen, filmdeki sürpriz son ve gerilim unsurları, izlemeye değer kılıyor. Oyunculuk performansları ise genel olarak ortalama seviyede. Eğer dramatik ve gizemli hikâyeleri seviyorsanız, bu filme bir şans verebilirsiniz.

4 Haziran 2025 Çarşamba


Stephanie Laurens’ın kalemiyle tanışmak bambaşka bir deneyim. Masumiyetin Tadı, klasik anlamda bir "tarihi aşk romanı" olmasına rağmen karakterlerin derinliğiyle dikkat çekiyor. Başkahramanımız Charlie (VIII. Meredith Kontu), ailesinin soyunu sürdürmek gibi ciddi bir görevle karşı karşıya. Bu yüzden evlenmeye karar veriyor ama bunu yaparken romantik hislerden uzak, mantıklı bir yaklaşım sergiliyor.

Ancak Sarah Conningham sahneye çıktığında işler değişiyor. Sarah, güçlü, akıllı ve duygularını kolay kolay açmayan bir kadın. Charlie’nin evlenme teklifini kabul etmeden önce, aralarındaki ilişkinin gerçek bir yakınlık ve tutkuya dayanmasını istiyor. Bu da onları hem duygusal hem fiziksel bir keşif yolculuğuna çıkarıyor.

Kitap boyunca “aşk bir zorunluluk mu yoksa bir seçim mi?” sorusu akıllarda kalıyor.

Masumiyetin Tadı, sürükleyici bir anlatıma sahip ama herkesin seveceği türden bir roman değil. Özellikle çeviri yer yer cümleleri ağırlaştırıyor. Benim için karakterlerin psikolojik çözümlemeleri, kitabın en güçlü yönüydü. Sarah'ın dik başlılığı, Charlie’nin duygularını bastırma çabası ve aralarındaki çekim çok güzel işlenmiş.

Ancak kitabın temposu bazı bölümlerde düşüyor, özellikle de olayların ilerlemesini beklerken sabır gerekiyor. Diyalog eksikliği ve anlatımın bazen "tek düze" kalması, hikâyenin gücünü azaltabiliyor.

Eğer tarihi aşk romanlarını seviyor ve sabırlı bir okuyucuysanız, bu kitap sizi tatmin edebilir. Ama çeviri hassasiyetiniz varsa, zaman zaman rahatsızlık duyabilirsiniz.

Masumiyetin Tadı, dönem romanlarını ve güçlü kadın karakterleri sevenler için iyi bir seçim. Ancak herkesin beklentisine uymayabilir. Kitabı daha iyi değerlendirmek için birkaç sayfa okuyup öyle karar vermenizi öneririm.

 

2 Haziran 2025 Pazartesi


Stephenie Meyer’ın “Kimyager” (orijinal adıyla The Chemist) adlı romanı, yazarın genç yetişkin türündeki Alacakaranlık serisinden sonra yetişkin okurlara yönelik kaleme aldığı bir gerilim ve casusluk romanıdır. Kitap, 2016 yılında yayımlanmış olup Türkçeye Kübra Tekneci tarafından çevrilmiş ve Epsilon Yayınevi tarafından basılmıştır. Toplam 590 sayfadan oluşan eser, aksiyon, gizem ve romantizmi harmanlayan bir yapıya sahiptir.
Romanın başkahramanı, gerçek adını nadiren kullanan ve sürekli kimlik değiştiren eski bir ABD hükümeti ajanıdır. Moleküler biyoloji ve kimya alanında uzman olan bu kadın ajan, devletin en gizli birimlerinden birinde sorgu teknikleri geliştirmiştir. Ancak sahip olduğu bilgiler nedeniyle bir tehdit olarak görülmeye başlanır ve hedef haline gelir. Hayatta kalabilmek için sürekli kaçmak zorunda kalan karakter, eski işverenlerinden gelen son bir görev teklifini kabul eder. Bu görev, onu daha da karmaşık ve tehlikeli bir durumun içine sürükler.
Stephenie Meyer, bu romanında romantik anlatım tarzını, Jason Bourne ve Aaron Cross gibi aksiyon kahramanlarına duyduğu hayranlıkla birleştirmiştir. Roman, yüksek tempolu olay örgüsü, zeki ve ölümcül bir kadın karakterin hayatta kalma mücadelesi ve beklenmedik bir aşk hikayesini içermektedir. Ayrıca, biyolojik savaş, devlet içi entrikalar ve kişisel güvenlik gibi temalar da işlenmiştir


 

1 Haziran 2025 Pazar

Gözlerinin Ardında Türkçe Dublaj Fragman


Gözlerinin Ardında, Sarah Pinborough’un aynı adlı romanından uyarlanmış bir psikolojik gerilim dizisi. Hikaye, yalnız bir anne olan Louise’in gizemli bir evli adam olan David’le tanışması ve bir süre sonra David’in eşi Adele ile arkadaş olmasıyla başlıyor. Zamanla bu üçlü arasındaki ilişkiler karmaşık ve tuhaf bir hal alıyor. Görünürde bir aşk üçgeni gibi başlayan hikaye, ilerleyen bölümlerde metafizik ve doğaüstü olaylarla derinleşiyor. Özellikle dizinin son iki bölümü, bütün hikâyeyi baştan sorgulatacak kadar şaşırtıcı.

1. Sürükleyicilik:
Dizi, ilk bölümünden itibaren merak uyandırıyor. Karakterler arasındaki gizli bağlar, geçmişin izleri ve gizemli davranışlar izleyiciyi içine çekiyor. Her bölümde yeni bir sır ortaya çıkıyor ve bu da “bir bölüm daha” dedirtiyor.

2. Karakterler:

  • Louise: Güçlü ama kırılgan bir anne. Gerçekçiliği ve iç çatışmalarıyla empati kurulabilir.

  • David: Mesafeli, gizemli bir eş. Duygusal olarak ulaşılması zor biri.

  • Adele: En karmaşık karakter. İlk bakışta zarif ve iyi niyetli gibi görünse de zamanla işlerin hiç de öyle olmadığı ortaya çıkıyor.

3. Atmosfer ve Gerilim:
Dizinin havası oldukça kasvetli ve yoğun. Müzikler, ışık kullanımı ve rüya sahneleriyle gerilim hissi ustalıkla artırılmış. Zihinsel sağlık, bağımlılık ve bilinçdışının keşfi gibi temalar başarılı şekilde işleniyor.

4. Final:
Final bölümü diziyi ya çok seveceğiniz ya da tamamen reddedeceğiniz türden. Büyük bir “plot twist” var ve bu son, izleyicinin bakış açısına göre ya dahice ya da fazlasıyla uçuk bulunabilir. Ancak kesin olan bir şey var: Dizi bittikten sonra zihninizde uzun süre kalıyor.


🎭 Temalar ve Mesajlar:

  • Gerçeklik ve algı arasındaki sınırlar

  • Ruhsal manipülasyon ve bağımlılık ilişkileri

  • Bilinçaltının gücü ve travmanın izleri

  • Beden-zihin ilişkisi ve kontrol arzusu

  • Gözlerinin Ardında, psikolojik gerilim türünü seven ve şaşırtıcı sonlara açık olan izleyiciler için etkileyici bir yapım. Dizi, insan zihninin karanlık dehlizlerine yaptığı yolculukla, alışılmış aşk ve sadakat anlatılarını altüst ediyor. Eğer "her şey göründüğü gibi değildir" temasını sevenlerdenseniz, bu dizi sizi uzun süre düşündürebilir.

27 Mayıs 2025 Salı


Kamelyalı Kadın (La Dame aux Camélias), Fransız yazar Alexandre Dumas Fils tarafından 1848 yılında yazılmış ve 1852’de tiyatroya uyarlanmıştır. Aşk, fedakârlık ve toplumun ikiyüzlülüğü temalarını derinlemesine işleyen bu eser, klasik dünya edebiyatının en dokunaklı romantik romanlarından biridir.

Roman, Paris'te yaşayan zengin bir hayat kadını olan Marguerite Gautier ile genç bir burjuva olan Armand Duval arasındaki trajik aşk hikâyesini anlatır.

Marguerite, güzelliği ve gösterişli yaşam tarzıyla tanınan bir kadındır. Armand, onu ilk gördüğü andan itibaren içtenlikle âşık olur. Başlangıçta Marguerite, Armand’ın duygularına karşılık vermez ama zamanla onun samimiyetine ve sevgisine yenik düşer.

İkili, Paris'in dışına taşınıp daha sade bir yaşam sürmeye karar verir. Ancak Armand’ın babası bu ilişkiyi öğrenince, aile onurunu ve kız kardeşinin geleceğini gerekçe göstererek Marguerite’yi terk etmesi için ikna eder. Marguerite, Armand'ı korumak ve onun toplumdaki konumunu zedelememek adına büyük bir fedakârlık yapar ve onu hiçbir açıklama yapmadan terk eder.

Armand bu terk edilişi yanlış anlayarak öfkeyle karşılık verir. Marguerite ise hastalığı ilerledikçe yalnızlığa ve yoksulluğa sürüklenir. Roman, Marguerite’in ölümünden sonra onun günlüğü aracılığıyla gerçeklerin ortaya çıkmasıyla sona erer.

Kamelyalı Kadın, aşkın yalnızca tutku değil, aynı zamanda fedakârlık ve anlayış gerektirdiğini anlatan güçlü bir dramdır. Dumas Fils, kendi hayatında gerçekten tanıdığı bir kadından (Marie Duplessis) esinlenerek yazdığı bu eserde, toplumun dışladığı bir kadının iç dünyasını insani bir şekilde sunar.

Marguerite Gautier, dönemin ahlaki yargılarına rağmen sevginin en yüce hâlini temsil eder. Yaptığı fedakârlık, onu trajik bir kahraman yapar. Armand ise aşkı anlamakta geç kalan bir adamdır. Bu gecikme, Marguerite’in hayatına mal olur.

Roman, sınıf ayrımı, kadınlara biçilen roller, toplumsal ikiyüzlülük gibi temalarla bugün bile güncelliğini korur. Duygusal anlatımı, sade dili ve karakter derinliğiyle edebiyatseverlerin kalbinde yer etmiş bir eserdir.


 

24 Mayıs 2025 Cumartesi

"DOĞRUYU SÖYLE / CONCUSSION" 11 Mart 2016'da Sinemalarda!...


Doğruyu Söyle, gerçek bir hikâyeye dayanan ve Dr. Bennet Omalu’nun mücadelesini anlatan bir biyografik dram filmidir. Nijeryalı adli tıp doktoru Omalu, Amerikan futbolu oyuncularının beyinlerinde Kronik Travmatik Ensefalopati (CTE) adı verilen ciddi bir hasar fark eder. Bu keşfi, Amerikan Futbol Ligi (NFL) için büyük bir tehdit haline gelir. Omalu, bilimsel gerçekleri ortaya koymaya çalışırken büyük bir kurumla, medya baskısıyla ve kişisel zorluklarla yüzleşmek zorunda kalır.

Doğruyu Söyle, hem bireysel cesareti hem de kurumsal direnişi çarpıcı şekilde gösteren bir yapım. Will Smith’in performansı oldukça etkileyici; aksanıyla, duygusuyla ve duruşuyla Dr. Omalu’ya saygı duruşunda bulunuyor adeta. Film, sadece bir bilim insanının öyküsü değil; aynı zamanda sistemin, gerçeği susturma güdüsünü nasıl kullandığını gösteriyor.

Beni en çok etkileyen tarafı, Omalu’nun "gerçeği söylemenin bir yük" olduğunu fark ettiği anlar oldu. Bilgiye sahip olmak bazen yalnızlık getirir; film de bunu çok iyi hissettiriyor. Bazı yerlerde tempo yavaş olabilir ama anlatmak istediği mesaj bu tür bir derinlik gerektiriyor.

Eğer bilim, adalet ve insan iradesiyle ilgili filmleri seviyorsanız, Doğruyu Söyle sizi tatmin edecektir. Ayrıca Amerikan futbolunun arkasındaki karanlık yönü öğrenmek açısından da öğretici bir film.

22 Mayıs 2025 Perşembe

Gerilim Hattı 2009 (Vertige / High Lane) Film Fragmanı




2009 yapımı Fransız gerilim filmi Gerilim Hattı, yönetmen Abel Ferry tarafından çekilmiştir. Film, dağcılık tutkunu beş arkadaşın, kapalı bir tırmanış rotasında yaşadıkları korku dolu macerayı konu alır. Rotanın kapalı olmasına rağmen tırmanışa devam eden grup, kısa sürede kaybolmalar, kazalar ve karanlıkta ortaya çıkan bilinmeyen bir tehditle karşı karşıya kalır. Bu tehlikeli yolculuk, eğlenceli bir maceradan hayatta kalma mücadelesine dönüşür.
Gerilim Hattı, doğa ve hayatta kalma temalı gerilim filmlerini sevenler için izlenebilir bir yapım olabilir.